3 Ağustos 2007 Cuma

yeni sevdalar yazmak

yeni sevdalar yazmak

gölgeleri ıssız
gecelerde yürüdük
ne çok düşler kurduk
dağları indirip düze
yarin dudağından öptük
ince çekilmiş bir sızıydı ömrümüz
gönüllü yazıldık ölümün künyesine
kimse okumadı

zebani kargılarının ucunda
sallanırken fermanımız
yiğitlik olsun diye değil
bilsinler ansınlar diye değil
gözlerimiz aydınlık istediğinden
sabahlar yazdık
dağa taşa
duru akan sulara
ak köpüklerine dalgaların
bir biz okuduk
kimse okumadı.

şimdi anılarımızı okuyoruz kırgın
yeniden yazmak için sevdayı avuçlarımıza

önce sonra

önce

sesini duyuyorum
taze bir gül dokunuyor yüzüme
seninle uzak semtlere gidiyorum
bilmediğim sokaklardan geçiyorum
ayaklarımda bir çift kanat uçuyorum


sonra

yokluğun düşecek anlamsızlığın sokaklarına
ipi kesilmiş beynim eski bir uçurtma
rengi solmuş çatılarda
nasıl eskidik böyle daha şiirin bitmeden
sesin diken diken kulaklarımda

seni istiyorum

seni istiyorum


ne çok kadınlar geçiyor
sıcaklığı yakıcı ömrümün
ertelenmiş düşlerine kayıtlı
hepsi de güzel ve alımlı
sendelemesem işte bu kendime yazdığım

ben miyim takılan ayaklarıma
eprik kadınlar savrulmalı
kilitli anıların kuytularına
ben seni istiyorum
gözleri takılan belirsiz umutlarıma
kar taneleri düşüyor tek tek
yitirilmiş kırlarımda adak ağaçlarıma
hangisi sensin
ılık bir sonbahar başlayacak az sonra
deli bir fırtınaya düşebilirim çaresiz
üstelik gönüllü ve aptal
ben seni istiyorum

gizeminde yitmek
yenmek korkularını
kuşkularını kaldırmak dağlara
uzak mor gözerimlerine yazmak seni
bağlamak gizli koyaklarıma

bütün yıkıntılarımı temizledim
uzun uzun yıkadım yüreğimi
unuttum denize inmeyi bilmeyen bütün sokakları
kaldırımları eskimiş evlerin
soluk perdelerinde kalmadı gölgem
duvarlarındaki resimlerimi
ellerimle yırttım
kararttığım renklerimi yeniden kardım
ben seni istiyorum

deniz diplerinde deli gibi aradığım
gizemli istiridyem
ılık bir yaz akşamında bekliyorum kıyılarıma
usul muhabbet konuğum ol gönlümün rakılarına
ben seni istiyorum

sizsiz

sizsiz


uzun bir yola gidiyorum
hiç biriniz yoksunuz
safralarımdan arınmış
yasak koylara yüzen
umutları deniz
oltadan kurtulmuş
sarı kanat bir istavrit gönlüm
yeğni ve yeni bir yaşama adıyorum kendimi
hiç biriniz yoksunuz

neydi tutsaklıklarınız
sabah akşam
durmadan sen siz
şimdi yalnız ben
uzak ufuklara gidiyorum
yorgunluğunuz ve anlamsızlığınız gerilerde
hiç biriniz yoksunuz

yalnız

yalnız


şimdi denize fırlatılmış bir taş
başım. yalnız ve ağır
kurşun yutmuş anlamsız
bir gönül kırgınlığı zehirliyor dilimi

nasılsa yüzerim biliyor musun
yalnız da olsa kulaçlarım suları
bir yalı çapkını konar omzuma
terkedilmiş ağlara doldururum düşlerimi
nasılsa varırım yeni bir kıyıya.

bütün çakmaklarımı sana verdim
yansın şimdi çöplerin
senin yalnızlığın daha yeni başlıyor
kör olacak ellerin

lacivert

lacivert

kirletilmiş lacivert
suları savurup göklerine
kara gözlü bir pezevengin
kaldırım kırığı sivri burun bir züppe topuğu
usta ellerde çekilmiş
karanlık işliklerin talaşlarına karışmış
çırak çocukların yorgunluğu

mavi bulut

mavi bulut

uzak bir akşamın sabahında
uyandığında yapayalnız
ayrılık hüznü yaşlı bir şarkının eşliğinde
geldiğinde pencerene
mavi bir bulutun gülüşüyüm
merak etme
iyiyim

yaralarımı sarıyorum kıyılarında
yok olmuş kervanlardan arta kalan
bir avuç eski ve nemli tuz odalarımda
terli saçlarının kesik izleri tam ortasında yüzümün
bir düşü bölüştük
mutluluk yanılsamalarında yitirdik günleri
bütün aşkları andık durmadan
sevmek
ölmek
sensiz olmaz
yaşamaksa işte bu
falan

değişimi unuttuk
açık bir kitaptan bize gülen bir bilgenin
yüzüne vurduk yalancılığını
sıradan bir öyküye dönüştük
kitaplar yazmaz
hüznümüz kendimizde kaldı emanet

gördün işte bir mavi buluta dönüştüm.